‘’ULUSLARARASI ALANDA BAŞARI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ‘’ PANEL SONUÇ DEĞERLENDİRME RAPORU

‘’ULUSLARARASI ALANDA BAŞARI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ‘’ PANEL SONUÇ DEĞERLENDİRME RAPORU

 

Türk atçılığı içine kapanık kaldığı sürece yeterli büyüklüğe ve uluslararası alanda başarıya ulaşmakta zorlanacaktır.  Bunun için yapılması gereken daha önce tarımda uygulandığı gibi gerçekçi bir durum analizi yapæarak, gerekli ilerlemeyi sağlayacak bir stratejik planlamayı bir an önce hazırlayıp, hayata geçirmek olmalıdır.  TJK geçen yıl içinde derinlik analizi yaptırmıştır.  Fakat bu analiz kamuoyuyla yeterince paylaşılmamıştır.  Şu anda da bir strateji belgesi hazırlanmaktadır.  Biz dahil bazı dernek temsilcileriyle görüşülmüştür ama bu katılımın arttırılması ve daha da önemlisi belge son şeklini almadan önce de görüşülmesi gerekmektedir.

Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı müsteşarı Sn. Vedat Mirmahmutoğulları konuşmasında yukarıda bahsedilen stratejik planlamanın önemine ve gerekliliğine dikkat çekmiştir.  Atçılığımızı ileri ülkeler seviyesine getirmek için bu stratejik planlamada yer alması gereken çok önemli noktalar vardır.  18 Mayıs 2014 tarihinde düzenlediğimiz ” Uluslararası Alanda Başarı İçin Çözüm Önerileri” panelimizde konuşmacılarımız bu konuda  birçok hayati noktaya değinmişlerdir.

Atçılığın ülke ekonomisine olan en büyük katkısı özellikle kırsal kesimde yarattığı istihdamdır. Fakat bugünkü yapısıyla elimizdeki insan gücünün yüksek seviyede kalifiye olduğunu söyleyemeyiz. Yeterince kalifiye işgücü olmayan bir endüstri de uluslararası alanda rekabet etmekte zorlanacaktır.  Bu nedenle ivedilikle gerek dernekler, gerekse maddi açıdan daha güçlü olması nedeniyle TJK elimizdeki profesyonellerin eğitimi için harekete geçmelidirler. Bu bazen elemanlarımızı yurtdışına göndermek bazen ise yurtdışından getireceğimiz uzmanlarca burada eğitim vererek olmalıdır.  Veterinerlerimizden, nalbantlarımıza; seyislerimizden jokeylerimize , yarış komiserlerimize bugüne kadar harcanandan çok daha büyük kaynaklar ayırarak dünya standartlarında eğitim vermeliyiz.  Her yıl TjK bütçesinin belirli bir kısmı kesinlikle bu konuya ayrılmalıdır.  Genç profesyonellerimizin National Stud gibi prestijli kurumlarda alacakları eğitim onlara sadece bilgi kazandırmakla kalmayacak ileride önemli uluslararası  kontaklara sahip olmalarını da sağlayacaktır.  Unutmayalım ki eğitim geleceğe yapılan en büyük yatırımdır.  Yurtdışında sağlanacak burs imkanları ile gerek özel yetiştiriciler gerekse devlet tarafından atçılık meslek okullarındaki başarılı öğrenciler yurtdışına yollanmalı ama bu eğitim süreleri dolunca Türkiye’ye dönmeleri de garanti altına alınmalıdır.

Bir diğer önemli nokta ise kaliteli damızlık stok alınmasının teşvik edilmesidir.  Damızlık kısrak alımlarında konformasyonun önemi bütün yetiştiricilerimizce idrak edilmelidir.  Unutulmamalı ki pedigri yani atın kağıdı çıkmayacaktır sahalara. Kaliteli kısraklar olmadan iyi at yetiştirilemez.  Ülkemizdeki ikramiye dağılımı vasat ve vasat altı yarışlarda Türkiye’yi dünyanın en cazip ülkesi haline getirmiştir.  Türkiye ne yazık ki sınıf koşularda değil sadece vasat koşularda bir ikramiye cennetidir. Sınıf koşularla vasat koşular arasındaki makasın bu kadar dar olması, yurtdışından maddi açıdan büyük ve riskli yatırımlar yerine daha ucuz, sıradan ama maddi açıdan az riskli vasat damızlık alımlarını cazip hale getirmektedir.  Sınıf koşularla vasat koşuların ikramiyelerinin arasındaki farkın açılması yetiştiricileri daha kaliteli damızlıklar ithal etmeleri için daha büyük bütçeler ayırmaya teşvik edecektir.  Aynı amaçla yetiştiricilik primi oranları da değiştirilmelidir.  Yetiştiricilik primleri bütün sınıf koşular için %35 olmalı, 4 ve yukarı yaşlı yarışlarda 4 şart ve handikap 15 yarışlardan kaldırılmalıdır.   Diğer 4 ve yukarı yaşlı yarışlarında da ( Sınıf koşular HARİÇ) %10’a inmelidir.   Vasat atlara teşvik verilmesi kalitenin artmasının önündeki önemli engellerden biridir.  Yine vasat atların sistem dışına çıkmaları için belirli bir start sayısında yeterli handikap puanı alamayan atların pedigrilerinin iptali düşünülmelidir.  Düşünülmesi gereken bir husus ise ileride damızlık olacak kaliteli dişi tayların ithalat maliyetlerinin düşürülmesi olmalıdır.

Ülkemize alınacak aygırlar konusu da son derece önemlidir.  TJK ve Bakanlık tarafından aygır alımlarına son verilmesi sonucunda özel yetiştiriciler giderek daha fazla aygır alımına yönelmeye başlamışlardır.  Serbest teşebbüs tabiki herzaman teşvik edilmelidir FAKAT burada ithal edilen bazı aygırlarda kaliteden ziyade kısa zamanda maddi kazanç sağlama düşünceleri ortaya çıkmıştır.  Önümüzdeki yıl için bu tehlike daha da ciddileşecektir.  Yurtdışıyla ilgili yaratılan bilgi kirliliğiyle özellikle amatör yetiştiriciler mağdur edilebilirler. Bu nedenle aygır ithalatında kaliteyi öne cıkarıp, vasat aygırların ithalatı engellenmelidir. Aygır ithalatının öncelikli amacı kısa ve kolay yoldan kar etmek olmamalıdır.

Endüstri için çok önemli olan at satış piyasasının canlandırılması için 2 yaşlı tay yarışları daha cazip hale getirilmelidir.  Bütün 2 yaşlı yarışlarda yetiştiricilik primi %35 olarak uygulanmalı ve yine iki yaşlı tay yarışlarının ikramiyeleri diğer yaş gruplarındaki muadillerinin %15 fazlası olmalıdır.

Yetiştiriliğimizdeki en zayıf noktalardan olan haralarımız konusunda da cesur adımlar atılmalıdır.  Yetiştiricilerimiz hara bakımı konusunda bilinçlenmeliler.  Ülkemizdeki haraların büyük çoğunluğunun uluslararası standartlara göre oldukça küçük olduğu ama buna rağmen çok kalabalık oldukları bir gerçektir.  Haralarımızın büyüklüklerine göre maksimum kapasite belirlenmesi konusu değerlendirilmelidir.  Ayrıca haralarımızın yetersizlikleri göz önünde bulundurularak yem üreticileriyle birlikte hareket edilmeli ve eksikliklerimizi kapatacak yemler geliştirilmeli ve kullanılmalıdır.  Aynı nedenlerle padoklarımızın bakımları ve gübreden temizlenmeleri hayati önem taşımaktadır.

Büyük istihdam sağlayan yetiştiriciliğe devletin vereceği en  büyük destek belki de toprak ve iklim olarak at yetiştirmeye uygun bölgelerde devlet arazi ve meralarının yetişticilerimize tahsis edilmesini sağlamak olacaktır.  Böylece daha kaliteli çayırda, daha büyük çiftliklerde atlar yetiştirilebilir ve aynı zamanda da bu yeşil alanların, meraların birçok tarım kolunun aksine kimyasal ilaç kullanılmayan bir sektöre verilerek ekolojik olarak korunması sağlanabilir.

Yurtdışına çekim için gidicek kısraklara çok önemli destek verilmektedir ama yurtdışına yarışlara gidecek atlara verilen destek yetersizdir.  Bu nedenle istisnai atsahipleri hariç, açık yarış atlarımızın sahipleri Türkiyedeki cazip ikramiyeleri bırakıp atlarını yurtdışına yollamamaktadırlar.   Unutmayalım ki asıl başarı Avrupadaki grup yarışlarında alacağımız sonuçlar olacaktır.  Bu nedenle yurtdışındaki yarışlara verilecek teşvikler muazzam seviyelerde arttırılmalıdır.  Türk atları ne zaman Avrupada grup yarışlarda birincilikler almaya başlarlar işte o zaman gerçek bir başarıdan söz edebiliriz.  Ve ancak ozaman atlarımızın uluslararası piyasada bir değerleri olur ve at ihrac etmeye başlayabiliriz.  Türk atçılığının ana amacı bu olmalıdır.

Camia olarak önem vermemiz gereken bir diğer konu da atlarımızın, sporumuzun güzelliğini kamuoyuyla daha iyi paylaşmak, bunu daha iyi anlatmak olmalıdır.  Atçılık, atyarışları sadece müşterek bahis demek değildir.  Atla insanın birarada sergilediği nefes kesen bir mücadele, bir görsel şölendir.  Bu güzelliği ön olana çıkarmalıyız.  Tabiki atlarımızın korunması ve daha iyi muamele görmelerini sağlamak da bunun bir parçasıdır.  Son zamanlarda giderek daha fazla önem verilen yarışta fazla ve gereksiz kamçı kullanılmasının cezalandırılması uygulaması titizlikle devam etmeli ve maksimum kamçı sayısı daha da düşürülmelidir.  Bir diğer önemli konu ise doping cezalarında suça orantılı cezaya geçilmesidir.  Art niyetli yapılan ihlaller daha da sert cezalandırılmalı ama çok etkisi olmayan ihlaller de ona göre daha hafif cezalandırılmalıdır.  Yasaklı ilaç listesindeki ilaçların atların bünyesinden ne kadar sürede temizlendiği ilan edilerek atçılarımızın atlarını gerektiği kadar dinlendirip sonra da gönül rahatlığıyla koşmaları sağlanmalıdır.

Düzenlediğimiz bu ilk panelde birçok atçımızın katılımıyla bazı çözümler ortaya koymaya başladığımızı düşünüyoruz.   Umarız önümüzdeki dönemde bu katılımın daha da artmasıyla birçok konuda somut ilerlemeler sağlamaya başlayacağız.  SİAYS Derneği olarak taşın altına elini sokan, sorunun değil çözümün parçası olmaya çalışan herkese şükranlarımızı sunuyoruz.

SİAYSD YÖNETİM KURULU