SİAYSD , DÜNYA GAZETESİ ‘’ATÇILIK ve YETİŞTİRİCİLİK’’ ÖZEL EKİYLE GENİŞ KİTLELERE ULAŞTI

SİAYSD , DÜNYA GAZETESİ ‘’ATÇILIK ve YETİŞTİRİCİLİK’’ ÖZEL EKİYLE GENİŞ KİTLELERE ULAŞTI

28 Ağustos 2013 ‘te yayınlanan, özellikle iş, siyaset ve ekonomi çevrelerince çok yakından takip edilen ve bayi satışlarının yanı sıra abonelik sistemiyle çok geniş kitlelere ulaşan ”Dünya Gazetesi – Atçılık Ve Yetiştiricilik” ekinde SİAYSD’ye de geniş yer ayrıldı. Dernek Başkanı Levent Sarıkaya’nın Türkiye ve Dünya atçılığı üzerine olan değerlendirmeleri, dernek hedefleri ve İngiliz atçılığının bundan sonraki sürece yönelik geniş değerlendirmelerinin yayınlandığı eke atçılık camiası da büyük ilgi gösterdi.

Aşağıda Dünya Gazetesi ‘’Atçılık ve Yetiştiricilik‘’ ekinde SİAYSD Başkanı Levent Sarıkaya’nın verdiği röportajın tam metnini okuyabilirsiniz.

S.İ.A.Y.S.D, ülke atçılığını dünya ile rekabet edebilecek seviyeye çıkarmayı hedefliyor

Safkan İngiliz Atı Yetiştiricileri ve Sahipleri Derneği (S.İ.A.Y.S.D), kökeni Türklere ait olan ve İngiliz atı olarak bilinen at ırkının ismini değiştirme çalışmalarına başlayacak. Türkiye’de yetiştirilen İngiliz Atlarının kalitesinin yükseltilerek ülke atçılığının dünya ile rekabet edebilecek bir seviyeye çıkartılması amacıyla 30 atçı ve yetiştirici tarafından, 1988 yılında kurulan S.İ.A.Y.S.D, bugün 250 üyesiyle atçılık sektöründe önemli çalışmalara öncülük ediyor. Çalışmalarının başında, İngiliz atı olarak bilinen aslında kökeni Anadolu’ya ait olan at ırkı hakkındaki yanlışlığın düzeltilmesi olduğunu dile getiren S.İ.A.Y.S.D Yönetim Kurulu Başkanı Levent Sarıkaya, yılsonuna kadar bütün yetiştirici ve at sahipleri ile beraber hareket ederek, bu ırka doğru ve yakışan bir isimle gerekli değişikliğin yapılmasını umduklarını söyledi. Atçılık kültürü aile olarak eskiye dayanan ve sektörde tanınan bir isim olan Levent Sarıkaya konu hakkında şunları söyledi: “Yaklaşık 300 yıl önce Osmanlı topraklarından giden 2 tane Arap ati ( Darley Arabian ve Godolphin Arabian) ve 1 Türkmen Atı (BYERLEY TURK) bu yeni ve ustun hibrid ırkın kurucu ataları olmuştur.  Bu yüzden bu ırka İngiliz atı demek aslında büyük bir hatadır.  İngilizler bu ırka safkan veya özenle yetiştirilmiş anlamına gelen ‘Thoroughbreed’ demişler.  Biz ise İngiltere’den ithal edildikleri için aslında büyük bir hata yaparak ‘İngiliz Atı’ demişiz.  Aslında kökenleri bize ait olan bu en değerli at ırkını İngilizlere mal eden bir isim vermemiz büyük bir yanlış.  Derneğimizin amacı da bu hatayı düzelterek bizim olana sahip çıkmak ve Türk atlarının uluslararası alanda başarılar kazanarak Avrupa’da söz sahibi haline gelmesini sağlamaktır.”

2013 Haziran’da dernek yönetimine geldiklerinde 219 olan üye sayısında bugün 250’ye ulaştıklarını ifade eden Sarıkaya, yıl sonuna kadar üye sayını iki katına çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. S.İ.A.Y.S.D olarak gerçekleştirecekleri çalışmalardan bahseden Sarıkaya, şu bilgileri verdi:

“İngiliz Atı’nın toplam ikramiyeden hak ettiği payı alabilmesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nezdinde girişimlerimiz olacak. Ayni zamanda veteriner hekimlerimizin yurtdışında eğitim almaları için bazı projelerimiz var. Eğitilmiş uzman personel sıkıntısı ülkemizde çok büyük. Bu konuda önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağımız, başka projelerle de katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Bir diğer önemli görevimiz de sektöre yeni yetiştirici ve atçılar kazandırmak olacaktır. Kamuoyunda atçılık ile ilgili önyargılar mevcut. At yarışı denilince insanların aklına ne yazık ki bu olağanüstü güzel ve asil atletlerden ziyade kumar ve başka negatif düşünceler geliyor. Biz atın ve at yarışının güzelliklerini daha iyi anlatarak bu önyargının değişebileceğini düşünüyoruz ve bu konuda da çalışmalarımız olacak. Bu sayede yeni atçılar kazanarak sektöre yeni oyuncular katmayı hedefliyoruz. Artan rekabet ilerlemeyi de yanında getirecektir.  Her spor ve her endüstri gibi rekabet, ilerleme için ana faktördür. At sahipliğine ilgi duyan, merak eden okuyucularınız, www.siaysd.org.tr adresinden internet sitemize girerek gerekli bilgilere ulaşabilir ve bizimle direk temasa geçerek bizden daha fazla bilgi alabilirler. Elimizden gelen desteği vermekten mutluluk duyarız.”

“Yarış atı İngiliz atıdır”

Arap atı Türk Yarışçılık tarihinin tartışmasız çok önemli ve vazgeçilmez bir parçasıdır ama yarış atı olarak İngiliz atının çok gerisindedir” diyen Sarıkaya İngiliz atı ve Arap atı arasındaki farkları şöyle anlattı:

“Bin metrelik bir yarışta Türkiye’nin en iyi İngiliz ve Arap atlarını yarıştırılsa finishte aralarında 100 metreden fazla fark olur. Şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz vasat bir İngiliz atı da en iyi Arap atını büyük farkla geçer ve emin olun mesafeler uzadıkça bu fark azalmaz. ‘Arap atı gibi sonradan açıldı’ deyişi üstün İngiliz atına karşı hiçbir mesafede geçerli değildir. Bugün dünya yarışçılığında en önemli oyuncular haline gelen Araplar bile tamamen İngiliz atına konsantre atçılık yapmaktadırlar. Dubai Şeyhi Muhammed bin Raşid el Maktum, Suud Prensi Khalid Abdullah, Katar Şeyhi El Thani ve diğer birçok Arap prensleri kendi ülkelerinde düzenledikleri yarışlarda Arap atlarına sembolik tek yarış yaparken diğer bütün yarışlar İngiliz atları içindir. Dubai’de düzenlenen World Cup Festivalinde en büyük yarış 10 milyon dolarken, Arap atları için olan yarış 250 bin dolardır yani sadece 40’da biridir. O günkü diğer yarışları da katarsak Arap atlarına dağıtılan para toplamın yüzde 1’ine bile denk gelmeyen sembolik bir paradır. Bunun nedeni Arapların, Arap atına düşkün olmamaları değil tam tersine Arap atı hala onlar için çok ayrı ve kutsal bir önem taşır ama yarış atı İngiliz atıdır. Çünkü çok daha hızlıdır ve bu nedenle bütün dünya İngiliz Atina yarış atı demektedir.”

Türkiye’de Arap atına büyük bir destek olduğuna dikkat çeken Sarıkaya, devletin TİGEM bünyesinde Arap atı yetiştirip sattığına değinerek şunları söyledi:

“Düşününki bütün kuralları koyan ve uygulayan; aynı zamanda taraflar arasında hakemlik yapması gereken devlet aslında kendisi bir taraftır ama hakemlik yapmaya da devam etmektedir. Tabii tahmin edeceğiniz gibi de bunu çok taraflı olarak yapmakta ve Arap atına verdiği açık destekle Türkiye’de İngiliz atının gelişmesini sekteye uğratmaktadır. Dolayısıyla da Türkiye’nin dünya yarışçılığında daha önemli bir noktaya gelmesine engel olmaktadır. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz durum budur. Çünkü açık ve dürüst olmak gerekirse, at yarışı denildiğinde dünyada tek bir at ırkı söz konusudur bu da İngiliz atıdır. Ancak devletimiz kaynaklarımızın yüzde 45’ini dünyada sembolik olma dışında önemli bir ağırlığı ve bir pazarı olmayan Arap atına ayırarak bizim rekabet gücümüzü zayıflatmaktadır.”

“Alt yapı ve yetişmiş eleman sıkıntısı acil çözüm bekliyor”

Atçılık sektöründe acil çözüm bekleyen alt yapı ve yetişmiş eleman eksikliğinin ciddi boyutlara ulaştığını ifade eden Sarıkaya, tarım bakanlığının bu alt yapı konusunda destek olduğunu belirterek şunları ekledi:

“Önümüzdeki 2 yıl içinde İzmir ve Antalya’da devreye sokulacak olan 2 yeni hipodrom projesi var.   Onlardan sonra iki yeni hipodrom projesi daha geliştirilerek altyapıda önemli bir gelişme sağlanacağını umuyoruz. Arap atı konusunda eleştirsek de Tarım Bakanlığının son yıllarda atçılığın genel sorunlarında sektöre her zaman destek verdiğini belirtmemiz gerek. Gerek 6 yıl önceki sektörel mali krizde gerekse alt yapı projelerinde Bakanlık sektörün her zaman arkasında önemli bir destek ve güç olmuştur. Son yıllardaki büyümede hayati bir rol oynadıkları inkar edilemez. Yetişmiş eleman sıkıntısına gelince burada çuvaldızı kendimize batırarak, özellikle büyük imkanlara sahip TJK bu konuda gerekeni yapmıştır diyemeyiz. Aynı şekilde de biz dernekler olarak da bu konuda yıllardır son derece pasif ve etkisiz kaldık.  Bu sene bu konuda ilerlemeler olmaya başladı. TJK üniversitelerle işbirliği anlaşmaları yaparak başarılı öğrencilerin eğitimlerini destekleyecek. Biz de dernek olarak veterinerlerimizin yurtdışı tecrübelerini arttırmalarını sağlayacağız.”

Elimizdeki damızlık kalitesinin yükseltilmesinin gerekliliğini dile getiren Sarıkaya, “Burada hem yetiştiricilerimize hem de devlete görev düşmektedir. Atçılıkta gelişme en iyi atlar baz alınarak ölçülür, yani atlarımızın Avrupa’da dereceler alması gereklidir. Türk atçılığı bu konuda başarılı olduğunu iddia edemez ve bunu engelleyen en büyük faktör vasat yarışlar ile sınıf koşularında verilen ikramiye oranındaki yanlışlardır. Çünkü vasat yarışlara verilen cazip ikramiyeler yetiştiricilerin düşük riskler alarak, yani ufak yatırımlar yaparak vasat atlar yetiştirip maddi açıdan kendilerini garantiye almaları sonucunu doğurur ve dolayısıyla da uluslararası başarı gelmez. Bugün dünya çapında rekabet gücü olmayan hiçbir sektörün zaten uzun vadede ayakta kalamayacağı tartışılmaz bir gerçektir. Burada verilmesi gereken karar popülist yaklaşımlarla böyle vasat atlar cenneti olarak başarısız ama fazla maddi yük altına girmeyen bir ülke mi, yoksa ciddi yatırımlarla risk alan ama sonunda ilerleyerek dünyada başarılı olan ve elinde ekonomik acıdan daha da değerli ve yararlı bir atçılık sektörü bulunduran bir ülke mi olmak istediğimizdir. Bu konuda da belirleyici yarış otoritesi yani Tarım Bakanlığı olacaktır.” diye ekledi.