BAŞKANIMIZ SAYIN LEVENT SARIKAYA’dan ÇARPICI AÇIKLAMALAR

BAŞKANIMIZ SAYIN LEVENT SARIKAYA’dan ÇARPICI AÇIKLAMALAR

TEMPOCU : Umduğumuz neticeleri pek de alamadığımız Uluslararası  Yarışların sonuçların ışığında ne gibi bir değerlendirme yapabiliriz ?

L.SARIKAYA :  Öncelikle bu röportaj için Fotomaç / Tempocu’ya teşekkürlerimi iletmek isterim. Naasıl ki başarılara hep birlikte seviniyor, mutlu oluyorsak başarısızlıklarda da sonuçlara hep birlikte sahip çıkmalı , çözümün bir parçası adına neler yapabileceğimizi de camianın tüm unsurları olarak  hep birlikte değerlendirmeliyiz. Siz de yarış medyasının önemli bir ismi olarak bu düşüncelerimizin geniş kitlelere ulaştırılmasında ciddi katkılar sağlıyorsunuz . Gelelim sorunuzun cevabına, öncelikle Uluslararası koşuları basit  birer koşu olarak kabul etmek doğru olmaz. Bu yarışlar bizim atçılığımızın seviyesini ölçen yarışlardır ve ne yazıkki son yıllarda aldığımız sonuçlar ortada. Bundan 10 yıl önce aldığımız başarılı sonuçları gelşştirmek bir yana bir de geriye gitmişsek Ortada bir başarısızlık olduğunu inkar etmek bence imkansız

TEMPOCU : Peki sizce bunun nedenleri nelerdir ? 

L.SARIKAYA : Tek bir nedeni veya sektörün tek bir paydaşını işaret etmek bence doğru olmaz.  Atçılık ve yetiştiricilik;  Tarım Bakanlığı, TJK ve biz atsahipleri ve yetiştiriciler olmak 3 paydaşlı bir endüstridir.  Ben bu sonuçlarda 3 tarafın da müştereken sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.

TEMPOCU   : Biraz daha detay verebilir misiniz ? 

L.SARIKAYA : Tabii ki  memnuniyetle.  İsterseniz önce kendimizden, yani at sahibi ve yetiştiricilerden başlayayım. Son yıllarda ciddi  mali zorluklar yaşayan bir sektör olsak da 2000′ li yıllarda bir ikramiye cennetiydik.  Ama bu iyi maddi imkanları daha kaliteli ve damızlık olarak da bize sınıf atlatacak atlar ithal etmek yerine, düşük maliyetli ve dolayısıyla düşük kaliteli ama çabuk kar getirecek atlar alarak kullandık.  Bu da uzun vadede ilerlememize engel oldu tabii ki.
Aynı şekilde bilgi ve uluslarası tecrübe kazanmak için gerekli zamanı ve kaynakları ayırmadık. Herşeyi bakanlık veya TJK’dan beklemek yerine kendimizi geliştirmek için daha fazla çaba göstermeliydik.
Bu faktörler bugünkü başarısızlıklarda ciddi rol oynamışlardır diye düşünüyorum.

TEMPOCU : Öz eleştiri elbette önemli. SİAYSD olarak TJK’yı burada nasıl konumlandırabilirsiniz? 

L.SARIKAYA :  Çok eski değil bundan 25-30 yıl öncesine kadar Türkiye’de küçük ve imkanları çok sınırlı bir at yarışları sektörü vardı.  Buna bir endüstri demek bile doğru olmazdı. O zamanki  TJK doğru bir vizyon ve atılımlarla sektörü kısa zamanda onlarca misli büyüttü ve özellikle maddi olarak bambaşka bir seviyeye taşıdı.  Ama işte bundan sonra ne yazıkki vizyon ve atılım olarak bir sonraki seviyeye geçemedi.  Yapılan altyapı ve personel yatırımları ( haralar, hipodromlar, eğitimli insan kaynakları) yetersiz ve yarı-amatör kaldılar. Ciddi bütçelerle yapılan haralar, hipodromlar dünyaya örnek olacak projeler olmalıyken ne yazıkki böyle birşeyi iddaa etmemiz imkansız.
Mali büyüme, profesyonel ve modern bir yaklaşımla desteklenemedi ve dolayısıyla atçılıkda ilerlemiş ülkelerle rekabet edebilecek bir seviyeye yükselemedik. Bugün de zorlaşan şartlarda hala önemli yapısal yanlışlar düzeltilmiyor.  Ve ne yazıkki bu yapılmayanların faturasını da atçılarımız ödüyor. Yüksek hastane ve hara ücretleri bu konuda en iyi örnektir.  Yıllardır yapılan ihmallerin sonucu olarak buralarda ciddi bir zarar var ve denk bütçe zorunluluğu nedeniyle bu zarar atçılarımızdan alınan yüksek ücretlerle kapatılmaktadır.  Aşırı ve gereksiz maliyetlerin düşürülmesi yerine kolayına kaçılarak atçılarımızın muzdarip edilmesi biran önce düzeltilmesi gereken bir yanlıştır.

TEMPOCU: Üç paydaş demiştiniz. Üçüncü paydaş Bakanlık oluyor değil mi?

L.SARIKAYA:   Atçılığımızın geleceğini belirleyen kararlarda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı onay mercii olarak her zaman çok önemli bir rol oynamıştır. Biz atçılar olaylara bazen sadece kendi çıkarlarımız açısından bakabiliyoruz. Böyle durumlarda karşı tarafta  denge unsuru olarak bir otoritenin bulunması bence çok önemli.  Kuvvetler ayrılığına inanan bir insan olarak değişik unsurların bir arada hareket etmesi, birbirini dengelemesi bence daha sağlıklı bir ilerleme sağlar.

Fakat, bunları söylemekle beraber bakanlığın da bir çok önemli kararda atçıların katkısını almadan tek başına hareket etmesinin de her zaman doğru sonuçlar sağlamayacağını da belirtmem gerek.  Örnek olarak değiştirilen ithalat şartnamesini ve yapılan hastaneleri verebiliriz.

TEMPOCU : Bunu biraz açabilir miyiz ? Hangi konular mesela ?

L.SARIKAYA : Türkiye’ nin sınırlı altyapısı düşünülerek ve aynı zamanda at kalitesinin de yükseltilmesi için ithalatta bazı şartlar olması gerektiğinde hemfikirim.  Ancak, kesinlikle altını çizerek belirtmek isterim ki, atçıların katkısı ve görüşleri alınmadan alınmadan, masa başındakilerce alınan kararlar kağıt üstünde ne kadar iyi gözükse de uygulamada oldukça başarısız olabilirler. Ben şu anki şartnameyle kaliteli değil tam tersi oldukça vasat kısraklar geleceğine inanıyorum.  Alınan atların büyük çoğunluğu 10-20 bin aralığındayken kağıt üstünde  bu şartnameye uyanların gerçekten iyi kısrak olmaları ihtimali oldukça zayıftır. Bence tüm camia olarak istenen, hatta Sayın Bakanın hemen hemen tüm ziyaretlerimizde, Sayın Müsteşarın çeşitli röportajlarında sıkça dile getirmiş olduğu, istenen ilerleme bu şartnameyle sağlanamaz.

Yapılan Hastaneler konusu da yine aynı yaklaşım.  Yeni ve modern hastanelere ihtiyacımız olduğu tartışılamaz ama her hipodroma, büyük küçük demeden aynı binaların yapılması ve çoğunun teçhizatlarının eksik bırakılması böyle önemli bir yatırımın istenen sonucu sağlayamamasına neden olmuştur.  Keşke atçılarla görüşülüp, hangi hipodromda nelere, ne kadar ve  ne gibi modern teçhizatlara ihtiyaç var belirlenseydi.  O zaman atıl kalmayan , çok daha başarılı ve ihtiyaçlarımıza tam anlamıyla cevap veren bir sonuç çıkardı ortaya.   Bizim bakanlıktan beklentimiz  böyle önemli konulardaki ihtiyaçları ve çözümleri belirlemede atçılarla beraber hareket etmesi ve salt bir uygulayıcıdan ziyade bir kontrolör ve koordinatör görevini üstlenmesidir.  Buraya yatırım yapan insanlar olarak hayati konularda daha fazla söz sahibi olmamız gerektiğine inanıyorum. Bütün taraflar ne kadar daha yakın ve beraber çalışırsak Türk atçılığının o kadar daha hızlı ilerleyeceğine inanıyorum.

TEMPOCU: Son günlerde oldukça öne çıkan “kamçı cezaları” hakkındaki düşünceleriniz nelerdir ?

L.SARIKAYA:  Bu sınırlamanın getirilmesi ve ciddiyetle uygulanması konusunda çaba sarf etmiş birisi olarak memnun olduğumu belirtmem gerek. Titizlikle uygulayan yetkililere de teşekkür ediyorum.  Sadece kırbaç konusu da değil her anlamda at refahı ve atların korunması çok önemli bir konu. Bu sektörün binlerce kişiden oluştuğunu düşünürsek içinde ne yazık ki çok az sayıda da olsa at sevgisinden yoksun kişiler de olabiliyor.   Sadece ön planda olan jokeylere uygulanan bu yaptırımlarla sınırlı kalmamalıyız.  Bu bir başlangıç olmalı ve Atlarına kötü muamelede bulunan herkes için   gerekli yasal yaptırımlar getirilmeli ve titizlikle uygulanmalı.

TEMPOCU :  2014 yılında derneğiniz bir panel düzenledi: ” Uluslararası Alanda Başarı İçin Çözüm Önerileri”.  Bu konuda neler söylemek istersiniz ?

L.SARIKAYA :  Geçen yıl yurtdışından da katılımcılar davet ederek böyle bir panel düzenledik.  Amacımız sorunun değil çözümün bir parçası olmaktı. Önceki bakanımız Sn. Mehdi Eker her zaman ” bize önerilerle,projelerle gelin, sadece ikramiye konuşmak için değil” demişti. Biz de bu panelle bunu gerçekleştirdik ve bir sonuç- çözüm önerileri bildirgesi yayınladık. Ve bu önerilerimizi bakanlık ve YKK yetkililerine de yolladık. Fakat ne yazık ki herhangi bir dönüş alamadık.  Dolayısıyla bu kadar geniş katılımlı bir panele ve önerilere gösterilen ilgisizlik ciddi hayal kırıklığı yarattı.

TEMPOCU : Sizce Türkiyede İngiliz Atçılığının diğer önemli sorunları nelerdir?

L.SARIKAYA : Sorunuza cevap vermeden önce yeri gelmişken çok önemli bir konuya değiniyim.  ” İngiliz Atı” aslında çok yanlış bir tabir.  Bu atlar ” TÜRK ATLARIDIR”   Ve bizde de önce ” Türk Arıkanı” denirken 50li yıllarda Fransızcadan yapılan bir tercümeyle “İngiliz Atı” denmeye başlamış.  Bu ırkın kurucu aygırlarından birinin de Byerley Turk isimli bir Türkmen atı olduğunu düşünürsek bu Türk Arıkanlarına ingiliz atı denmesi cok yanlıştır.  Bizim olanı ingilizlere mal etmeyi bırakmamız ve atlarımıza Türk arıkanı demeye başlamamız gerek.

Sorunuza gelince bir sorun da erken doğumlu taylardır.  Arap atçılığında nasıl yarımkan sorunu varsa ingiliz atçılığında da erken doğumlu, yani gizli olarak sonbahar aylarında doğan ama bir sonraki yıl doğmuş gibi kaydedilerek haksız bir avantaj  sağlayan atlar var.   Bakanlık yetkilileri özellikle eylül-aralık ayları arasında haralara yapılacak habersiz kontrollerle bu konuda Fark yaratabilirler.

TEMPOCU :  Tüm bu konuştuklarımızın ardından sıra geldi SİAYSD’ne… Peki sizin çözüm için önerileriniz ne olacaktır ? Türk Atçılığında ilerleme nasıl sağlanır ?

L.SARIKAYA :  Öncelikle altını bir kez daha ısrarla çizmem gerekiyor ki, yukarda bahsettiğimiz üç paydaşa da hayati önemde  görevler düşüyor. İnsan Kaynakları en önemli detayların başında geliyor. Eğitimli personel konusunda bakanlığın da, Türkiye Jokey Klübü ve atçıların da hem beraber hem de tek başlarına yapabilecekleri çok şey var.  Belki de Japonya örnek alınarak bir eğitim programı geliştirilip hayata geçirilmeli.  TJK gerekli yapısal reformlara giderek daha verimli ve daha düşük giderlerle çalışan bir kurum haline gelmelidir. Mali açıdan sağlıklı bir TJK atçılığın itici gücüdür ve ancak böyle bir TJK atçılarımıza gereksiz derecede yüksek maliyetler yüklenmesini engelleyebilir.

Bakanlık ve TJK özellikle ikramiye dağılımı konusunda popülist yaklaşımları bırakıp üst seviye atların daha iyi kazandığı, vasat atların karlı olmaktan çıktığı bir ikramiye sistemine geçmelidir.  Böylece yetiştiriciler de daha kaliteli kısraklar getirmek zorunda kalacaklardır.  Bu da orta vadede at kalitemizin yükselmesini sağlar. Vasat atların karlı olduğu bir sistem at kalitesinin yükselmesinin önündeki en büyük engeldir.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na  düşen çok önemli bir görev de Uluslarararası alanda yarış atı olarak değeri olmayan Arap atlarının payını önümüzdeki 10 yıl içinde kademeli olarak %25-30 bandına indirmektir. Bu daha fazla kaynağı uluslararası  rekabete ayırmamızı sağlayacaktır.

At refahı ve atlarımıza kötü muamele edilmesini önlemek icin ciddi yasal yaptırımlar getirilmelidir.  Kamçı cezaları iyi bir başlangıçtır ama her alanda böyle koruyucu ve caydırıcı tedbirler yayılmalıdır. Hiçbir ata kötü muamele edilmesine tolerans gösterilemez.

Atçılığı ilgilendiren önemli altyapı yatırımlarında dernekler vasıtasıyla atçılarımızın görüşleri ve ihtiyaçları belirlenmeli ve bunlara cevap veren projeler hayata geçirilmelidir. Mesela Yeni hipodromlara ihtiyacımız var. Ama bu yeni hipodromlar alışılagelmiş ve ne yazık ki yetersiz olan halihazırdaki hipodromlarımızdan farklı ve çok daha iyi projeler olmalıdırlar.

TEMPOCU :  Bu röportaj için size ve SİAYSD’ne  teşekkür ederiz.

L.SARIKAYA : Ben de şahsım nezdinde  Derneğimize böyle bir fırsat verip görüş, öneri ve çözüm önerilerimizi çok daha geniş kitlelere ulaşması konusunda verdiğiniz destek ve ayırdığınız zaman için bütün Fotomaç /Tempocu ekibine teşekkürlerimi iletir, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Röportaj: Fotomaç / Tempocu